“İnsanlar dünyaya prens ve prensesler olarak gelirler ancak daha sonra kurbağaya dönüşürler” Eric Berne
Aslında doğduğumuz anda kusursuz olduğumuza, her şeyi yapabileceğimize inanırız ve her ne olursa olsun kabul görülüp sevileceğimizi, ihtiyaçlarımızın karşılaşacağını düşünürüz. Zaman ile ebeveynlerimiz veya bize bakım verenlerden aldığımız uyaranlar ile kabul görmeye sevilmeye çalışan bireylere dönüşürüz. İlgi ve sevgiyi hangi davranış sonrası gözlemliyorsak o davranış pekişir ve bizim kişiliğimizi oluşturur.
Transaksiyonel analizde amaç kurbağa derisi altında yaşamak değil, tekrardan prens ve prenseslere dönebilmektir.
Transaksiyonel analiz, kendi düşüncelerimizi, davranışlarımızı, sahip olduğumuz değerleri; problem çözme biçimimizi anlamlandırmamıza yardımcı iletişim, kişilik ve gelişim kuramıdır.
İletişim tercihlerimizin, sıkıştığımız/zorlandığımız zamanlarda otomatik davranışlarımızın, bize hizmet eden ve etmeyen düşünce kalıplarımızın, kendimiz için kurguladığımız yaşam senaryosunun farkına varmamıza yardımcıdır.
Transaksiyonların (gelen ve giden mesajların) analizini yapabilirsek, bir iletişim nerede tıkanıyor? Nerede zora giriyor? Ne değişirse iletişim değişir? sorularını cevaplayabiliriz.
Hem transaksiyonlar hem de davranış biçimlerimizin farkında vardığımızda, kendi sınırlılıklarımızdan kurtulup yeni bir yaşam planı yapma imkanımız olacaktır.